Ceren
New member
Diyetisyen Hangi Puan Türü ile Atanır? Sosyal Faktörlerle Birlikte Ele Alalım
Merhaba dostlar,
Bugün foruma biraz hem meslek hem de toplumsal açıdan önemli bir konu getirdim: Diyetisyenlik. Üniversite tercihlerinde kafalar karışıyor: “Hangi puan türüyle diyetisyen olunur?”, “KPSS’de atanmak için nasıl bir yol izlenir?” Ama işin sadece sınav kısmı yok; bu mesleğin arkasında toplumsal cinsiyet rolleri, sınıfsal fırsatlar ve hatta ırksal farklılıklar bile etkili oluyor. Gelin bunu birlikte analiz edelim.
Diyetisyenlik ve Puan Türü: Temel Bilgi
Önce işin teknik tarafını netleştirelim. Türkiye’de diyetisyenlik bölümleri, sayısal (SAY) puan türü ile öğrenci alıyor. Yani matematik, fen ve biyolojiye güçlü bir ilgi şart. Üniversiteyi bitirdikten sonra ise kamuya atanmak için KPSS lisans P3 puan türü kullanılıyor.
Burada erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı devreye giriyor: “Tamam, sayısal çalış, üniversiteyi kazan, sonra KPSS’den yüksek al, atanırsın.” Çok net ve stratejik bir yol haritası.
Ama kadınların empatik bakışı diyor ki: “Her şey sınavdan ibaret değil. Bu mesleğe ilgi duyan ama matematikte çok zorlanan öğrenciler ne olacak? Ya da sınıfsal eşitsizlik yüzünden dershaneye gidemeyen çocuklar? Bu fırsat eşitsizliği meslek seçiminde de kendini gösteriyor.”
Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Diyetisyenlik
Şunu kabul edelim: Diyetisyenlik mesleği toplumda daha çok “kadın mesleği” olarak görülüyor. Hastaneye gittiğinizde diyetisyenlerin çoğu kadın. Bu durum kadınların “bakım verme” ve “sağlıkla ilgilenme” rollerine yüklenen toplumsal beklentilerle bağlantılı.
Ama bu bakış açısı erkekler için de sınır koyuyor. Erkek bir öğrenci “diyetisyen olacağım” dediğinde çevresinden “erkek adam o işte ne yapacak?” gibi tepkiler alabiliyor. Oysa meslek cinsiyetsizdir; bilgi, disiplin ve empatiyle yapılır.
Kadınlar bu noktada mesleğin toplumdaki algısına dikkat çekerek, “kadınlara yüklenen bakım rolü, aslında mesleğin ciddiyetini gölgede bırakıyor” diyebilir. Erkekler ise, daha stratejik bir bakışla “mesleğin cinsiyetle değil, ihtiyaca yönelik profesyonel çözümlerle anılması gerek” diyebilir.
Sınıf Faktörü: Kimin Diyetisyen Olma Şansı Var?
Sosyal sınıf, eğitimde her yerde etkili olduğu gibi bu alanda da etkili. Diyetisyenlik okumak için gereken yüksek puanlar, genellikle iyi dershaneler, özel dersler ve kaliteli okullarla destekleniyor. Bu da ekonomik durumu güçlü olan öğrencilerin avantajlı olduğunu gösteriyor.
Kadınların empatik yaklaşımıyla baktığımızda: Alt gelir grubundan gelen bir öğrencinin üniversiteye hazırlanırken yaşadığı zorluklar, aslında sadece bireysel değil, toplumsal bir eşitsizlik. Çünkü sağlık mesleklerinin çeşitlenmesi için farklı sınıflardan gelen insanların da bu alanlara girebilmesi gerekiyor.
Erkeklerin çözümcü bakışı ise şöyle olabilir: “Eğer sınıf farklılıklarını azaltmak istiyorsak, devletin burs, yurt ve ücretsiz hazırlık desteğini artırması lazım. Yani çözüm için sistemli bir plan gerekli.”
Irk ve Etnisite Boyutu
Türkiye’de çok dillilik ve etnik çeşitlilik göz önüne alındığında, sağlık alanındaki iletişim büyük önem taşıyor. Diyetisyenlikte de bu durum geçerli. Mesela, Kürtçe konuşan bir hasta ile diyetisyen arasında dil bariyeri olduğunda tedavi süreci sekteye uğrayabiliyor. Ya da göçmenlerin, Suriyeli mültecilerin sağlık hizmetlerine erişiminde diyetisyenlerin rolü hayati hale geliyor.
Kadınlar bu durumu, empatik bir yerden ele alıp “dilini bilmediğin bir hastaya nasıl güven verirsin, ona nasıl kendini değerli hissettirirsin?” diye sorar. Erkekler ise “çözüm için çok dilli sağlık çalışanları yetiştirilmeli ya da tercüman desteği olmalı” diyerek stratejik bir öneri sunar.
KPSS ve Atanma Zorlukları
İşin en kritik noktalarından biri de atama süreci. Türkiye’de sağlık alanında mezun sayısı arttıkça, atama puanları yükseliyor. Son yıllarda diyetisyenler için KPSS taban puanlarının 80’in üzerinde seyrettiğini görüyoruz. Yani mezun olmak yetmiyor, aynı zamanda KPSS’de ciddi bir başarı gerekiyor.
Burada erkekler şunu söylüyor: “Strateji yap, planlı çalış, rakamları analiz et, ona göre yol haritası çiz.”
Kadınlar ise sürecin insani boyutunu hatırlatıyor: “Diyetisyen olmayı hayal eden ama KPSS’de defalarca başarısız olan insanların yaşadığı hayal kırıklığı, psikolojik baskı da bir gerçek.”
Forum Soruları: Hep Birlikte Tartışalım
– Sizce diyetisyenlik neden daha çok “kadın mesleği” gibi görülüyor?
– Alt gelir grubundan gelen öğrenciler için bu mesleğe ulaşmak mümkün mü?
– KPSS’nin yüksek puan barajı sizce adil mi, yoksa daha farklı bir atama sistemi mi olmalı?
– Diyetisyenlerin etnik çeşitlilik karşısında nasıl bir rol üstlenmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
Sonuç: Sayısal Puan, Ama Sosyal Gerçeklerle Birlikte
Özetle, diyetisyenlik sayısal puan türüyle kazanılan, KPSS P3 puanıyla atanılan bir meslek. Ama işin arkasında sadece sınavlar yok; toplumsal cinsiyet rolleri, sınıfsal eşitsizlikler ve etnik farklılıklar da süreci şekillendiriyor.
Erkeklerin veri odaklı, çözümcü yaklaşımı bize “nasıl daha adil bir sistem kurulabilir?” sorusunu sordururken, kadınların empatik bakışı “bu süreçte kimler geride kalıyor?” sorusunu gündeme getiriyor.
Sizce, diyetisyenlik mesleği daha eşitlikçi ve erişilebilir hale nasıl getirilebilir?
Merhaba dostlar,
Bugün foruma biraz hem meslek hem de toplumsal açıdan önemli bir konu getirdim: Diyetisyenlik. Üniversite tercihlerinde kafalar karışıyor: “Hangi puan türüyle diyetisyen olunur?”, “KPSS’de atanmak için nasıl bir yol izlenir?” Ama işin sadece sınav kısmı yok; bu mesleğin arkasında toplumsal cinsiyet rolleri, sınıfsal fırsatlar ve hatta ırksal farklılıklar bile etkili oluyor. Gelin bunu birlikte analiz edelim.
Diyetisyenlik ve Puan Türü: Temel Bilgi
Önce işin teknik tarafını netleştirelim. Türkiye’de diyetisyenlik bölümleri, sayısal (SAY) puan türü ile öğrenci alıyor. Yani matematik, fen ve biyolojiye güçlü bir ilgi şart. Üniversiteyi bitirdikten sonra ise kamuya atanmak için KPSS lisans P3 puan türü kullanılıyor.
Burada erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımı devreye giriyor: “Tamam, sayısal çalış, üniversiteyi kazan, sonra KPSS’den yüksek al, atanırsın.” Çok net ve stratejik bir yol haritası.
Ama kadınların empatik bakışı diyor ki: “Her şey sınavdan ibaret değil. Bu mesleğe ilgi duyan ama matematikte çok zorlanan öğrenciler ne olacak? Ya da sınıfsal eşitsizlik yüzünden dershaneye gidemeyen çocuklar? Bu fırsat eşitsizliği meslek seçiminde de kendini gösteriyor.”
Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Diyetisyenlik
Şunu kabul edelim: Diyetisyenlik mesleği toplumda daha çok “kadın mesleği” olarak görülüyor. Hastaneye gittiğinizde diyetisyenlerin çoğu kadın. Bu durum kadınların “bakım verme” ve “sağlıkla ilgilenme” rollerine yüklenen toplumsal beklentilerle bağlantılı.
Ama bu bakış açısı erkekler için de sınır koyuyor. Erkek bir öğrenci “diyetisyen olacağım” dediğinde çevresinden “erkek adam o işte ne yapacak?” gibi tepkiler alabiliyor. Oysa meslek cinsiyetsizdir; bilgi, disiplin ve empatiyle yapılır.
Kadınlar bu noktada mesleğin toplumdaki algısına dikkat çekerek, “kadınlara yüklenen bakım rolü, aslında mesleğin ciddiyetini gölgede bırakıyor” diyebilir. Erkekler ise, daha stratejik bir bakışla “mesleğin cinsiyetle değil, ihtiyaca yönelik profesyonel çözümlerle anılması gerek” diyebilir.
Sınıf Faktörü: Kimin Diyetisyen Olma Şansı Var?
Sosyal sınıf, eğitimde her yerde etkili olduğu gibi bu alanda da etkili. Diyetisyenlik okumak için gereken yüksek puanlar, genellikle iyi dershaneler, özel dersler ve kaliteli okullarla destekleniyor. Bu da ekonomik durumu güçlü olan öğrencilerin avantajlı olduğunu gösteriyor.
Kadınların empatik yaklaşımıyla baktığımızda: Alt gelir grubundan gelen bir öğrencinin üniversiteye hazırlanırken yaşadığı zorluklar, aslında sadece bireysel değil, toplumsal bir eşitsizlik. Çünkü sağlık mesleklerinin çeşitlenmesi için farklı sınıflardan gelen insanların da bu alanlara girebilmesi gerekiyor.
Erkeklerin çözümcü bakışı ise şöyle olabilir: “Eğer sınıf farklılıklarını azaltmak istiyorsak, devletin burs, yurt ve ücretsiz hazırlık desteğini artırması lazım. Yani çözüm için sistemli bir plan gerekli.”
Irk ve Etnisite Boyutu
Türkiye’de çok dillilik ve etnik çeşitlilik göz önüne alındığında, sağlık alanındaki iletişim büyük önem taşıyor. Diyetisyenlikte de bu durum geçerli. Mesela, Kürtçe konuşan bir hasta ile diyetisyen arasında dil bariyeri olduğunda tedavi süreci sekteye uğrayabiliyor. Ya da göçmenlerin, Suriyeli mültecilerin sağlık hizmetlerine erişiminde diyetisyenlerin rolü hayati hale geliyor.
Kadınlar bu durumu, empatik bir yerden ele alıp “dilini bilmediğin bir hastaya nasıl güven verirsin, ona nasıl kendini değerli hissettirirsin?” diye sorar. Erkekler ise “çözüm için çok dilli sağlık çalışanları yetiştirilmeli ya da tercüman desteği olmalı” diyerek stratejik bir öneri sunar.
KPSS ve Atanma Zorlukları
İşin en kritik noktalarından biri de atama süreci. Türkiye’de sağlık alanında mezun sayısı arttıkça, atama puanları yükseliyor. Son yıllarda diyetisyenler için KPSS taban puanlarının 80’in üzerinde seyrettiğini görüyoruz. Yani mezun olmak yetmiyor, aynı zamanda KPSS’de ciddi bir başarı gerekiyor.
Burada erkekler şunu söylüyor: “Strateji yap, planlı çalış, rakamları analiz et, ona göre yol haritası çiz.”
Kadınlar ise sürecin insani boyutunu hatırlatıyor: “Diyetisyen olmayı hayal eden ama KPSS’de defalarca başarısız olan insanların yaşadığı hayal kırıklığı, psikolojik baskı da bir gerçek.”
Forum Soruları: Hep Birlikte Tartışalım
– Sizce diyetisyenlik neden daha çok “kadın mesleği” gibi görülüyor?
– Alt gelir grubundan gelen öğrenciler için bu mesleğe ulaşmak mümkün mü?
– KPSS’nin yüksek puan barajı sizce adil mi, yoksa daha farklı bir atama sistemi mi olmalı?
– Diyetisyenlerin etnik çeşitlilik karşısında nasıl bir rol üstlenmesi gerektiğini düşünüyorsunuz?
Sonuç: Sayısal Puan, Ama Sosyal Gerçeklerle Birlikte
Özetle, diyetisyenlik sayısal puan türüyle kazanılan, KPSS P3 puanıyla atanılan bir meslek. Ama işin arkasında sadece sınavlar yok; toplumsal cinsiyet rolleri, sınıfsal eşitsizlikler ve etnik farklılıklar da süreci şekillendiriyor.
Erkeklerin veri odaklı, çözümcü yaklaşımı bize “nasıl daha adil bir sistem kurulabilir?” sorusunu sordururken, kadınların empatik bakışı “bu süreçte kimler geride kalıyor?” sorusunu gündeme getiriyor.
Sizce, diyetisyenlik mesleği daha eşitlikçi ve erişilebilir hale nasıl getirilebilir?