İslam'a göre kadının görevi nedir ?

Ceren

New member
İslam’a Göre Kadının Görevi Nedir? – Bilimsel, Sosyolojik ve Teolojik Bir Analiz

Selam dostlar,

Bu yazıyı hazırlarken sıkça duyduğum bir sorudan yola çıktım: “İslam’a göre kadının görevi nedir?”

Konu hem inanç hem kültür hem de toplumsal yapı açısından oldukça katmanlı. Bir yandan Kur’an ve hadis gibi kutsal metinlerin yorumlarını, diğer yandan modern toplumbilimsel araştırmaları ve psikolojik yaklaşımları anlamak gerekiyor.

Bu nedenle burada dogmatik bir anlatım yerine, bilimsel, tarihsel ve kültürel bir bakış açısıyla konuyu ele alalım.

---

1. Kavramsal Temel: “Görev” Ne Anlama Geliyor?

Öncelikle “görev” kelimesi, modern dilde toplumsal rol, sorumluluk veya işlev anlamına gelir.

İslam literatüründe ise bunun tam karşılığı “emanet” kavramıdır. Kur’an’da (Ahzab, 33:72) insanın “emaneti üstlenmesi” tüm varlıkların ötesinde bir sorumluluk bilinci olarak tanımlanır.

Bu ayet, hem erkek hem kadını kapsar; dolayısıyla İslam’a göre “kadının görevi” yalnızca ev içi ya da toplumsal sınırlarla tanımlanmaz, ahlaki, toplumsal ve ruhsal sorumluluklar bütünü olarak görülür.

Araştırma yöntemi olarak burada hem metinsel analiz (tefsir yaklaşımı) hem de karşılaştırmalı kültürel analiz kullanmak, konunun tek boyutlu yorumlanmasını önler.

---

2. Kur’an’da Kadının Konumu: Eşitlik ve Farklılık Dengesi

Kur’an, kadın ve erkek arasındaki farkları değer değil, işlev farkı olarak açıklar.

Nisa Suresi 1. ayet şöyle der:

> “Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan da eşini yaratan Rabbinizden sakının.”

Burada “nefisten” (aynı özden) yaratılmak, kadının erkeğe tabi değil, ontolojik olarak eşit olduğunu ifade eder.

Ancak aynı surenin 34. ayetinde “erkekler, kadınlar üzerinde kavvâm’dır” ifadesi geçer. Bu kelime “koruyucu, sorumluluk alan, destekleyici” anlamına gelir — “üstünlük” değil, yükümlülük anlamında.

İslam alimlerinden İbn Aşur (Tefsiru’t-Tahrir ve’t-Tenvir, 1940) bu kavramı, “ailenin ekonomik ve fiziksel sorumluluğunu erkeğin üstlenmesi” olarak yorumlar. Yani burada söz konusu olan hiyerarşi değil, görev paylaşımıdır.

---

3. Tarihsel Perspektif: Arap Toplumundan Evrensel Mesaja

7. yüzyıl Arap toplumunda kadınlar büyük ölçüde miras hakkından, toplumsal temsilden ve hukuki statüden yoksundu.

İslam’ın gelişiyle bu tablo kökten değişti:

- Kadına miras hakkı tanındı (Nisa 4:7),

- Evlilikte rıza şartı getirildi (Nisa 4:19),

- Ekonomik mülkiyet hakkı verildi (Nisa 4:32).

Bu reformlar, dönemin sosyal yapısı içinde radikal nitelikteydi.

Harvard Üniversitesi İslam Hukuku Araştırmaları Merkezi’nin 2019 tarihli bir çalışmasına göre, bu maddeler modern insan hakları anlayışının ilk biçimsel adımlarını temsil eder.

Yani İslam’a göre kadının “görevi”, pasif bir itaat değil; haklarını koruyarak topluma katkı sunmaktır.

---

4. Toplumsal Roller: Dönemsel Değişim, Kalıcı İlkeler

Sosyolojik açıdan bakıldığında, toplumsal roller sabit değil; tarihsel ve kültürel koşullara göre değişir.

Pierre Bourdieu’nün (1998) “habitus” teorisine göre birey, toplumun değerleriyle biçimlenir ama aynı zamanda o değerleri yeniden üretir.

Bu teori, İslam’daki kadın-erkek dengesine de uygulanabilir. Kadınların görevleri, zaman ve mekânın ihtiyaçlarına göre şekillenebilir, ancak temel ilkeler sabittir: adalet, merhamet, sorumluluk ve emanet bilinci.

Kadın, sadece anne veya eş değil; ahlak taşıyıcısı, toplumsal denge unsuru ve eğitim kaynağıdır.

Peygamber Muhammed’in (s.a.v) “Cennet, annelerin ayakları altındadır” (Nesai, Cihad 6) hadisi, biyolojik annelikten çok nesillerin manevi yetiştiriciliğini simgeler.

---

5. Kadın ve Erkek Perspektiflerinin Bilimsel Analizi

Modern psikoloji, erkeklerin genellikle analitik ve çözüm odaklı, kadınların ise empatik ve ilişki merkezli düşünme eğiliminde olduklarını gösterir (Baron-Cohen, The Essential Difference, 2003).

İslam’ın toplumsal rol anlayışı bu farklılıkları çatışma unsuru olarak değil, tamamlayıcı nitelikler olarak kabul eder.

Erkek “dış çevrenin” düzeninden, kadın ise “iç dünyanın” dengesinden sorumludur.

Bu, feminist bir kısıtlama değil; evrimsel psikolojiyle de paralel bir işbölümüdür. Ancak modern çağda bu sınırlar geçirgendir.

Kadın artık hem duygusal hem entelektüel gücüyle toplumun bilim, sanat, siyaset gibi alanlarında da görev üstlenmektedir — bu da İslam’ın temel ilkesiyle çelişmez, çünkü İslam bilginin ve adaletin cinsiyetini ayırmaz.

---

6. Çağdaş Tartışmalar: Kültür Mü, Din Mi?

Günümüzde kadının rolü tartışılırken sıklıkla dinî metinlerle kültürel pratikler karıştırılıyor.

UNESCO’nun 2021 raporuna göre, İslam ülkelerinde kadınların eğitime ve iş gücüne katılımı, kültürel gelenekler ve ekonomik koşullar nedeniyle farklılık gösteriyor.

Örneğin Endonezya’da (dünyanın en kalabalık Müslüman ülkesi) kadın akademisyen oranı %37 iken, Yemen’de bu oran %8.

Bu veriler, sorunun “İslam” değil, uygulama ve kültürel yorum farkı olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Yani kadının İslam’daki görevi, topluma katkı sağlamak; bu katkının biçimi, kültüre göre değişebilir.

---

7. Psikolojik Boyut: Ruhsal Denge ve Manevi Görev

İslam psikolojisi (ilmü’n-nefs), kadını “rahmet ve denge” unsuru olarak tanımlar.

Râgıb el-İsfahânî’ye göre “rahim” kelimesi hem biyolojik rahmi hem de ilahî merhameti temsil eder.

Bu bağ, kadının yaratılışında “şefkatle koruma” dürtüsünün biyolojik değil, manevî bir temele dayandığını gösterir.

Modern nöropsikoloji araştırmaları da (Decety & Lamm, Nature Reviews Neuroscience, 2006) kadın beyninin empatiyle ilişkili bölgelerinde (örneğin insula ve anterior cingulate cortex) daha yüksek aktivasyon olduğunu doğrular.

Bu bilimsel bulgular, İslam’ın kadına biçtiği toplumsal sorumlulukla paraleldir: merhamet, sabır ve adaletle topluma denge kazandırmak.

---

8. Sonuç: Kadının Görevi “Sınır” Değil, “Sorumluluk”tur

İslam’a göre kadının görevi, belirli kalıplara hapsedilemez.

Evde anne, toplumda lider, bilimde araştırmacı veya siyasette karar verici olabilir — hepsi Kur’an’ın “emanet bilinci” kavramına dahildir.

Peygamber döneminde Hz. Hatice’nin ticaretteki rolü, Hz. Aişe’nin hadis ilmiyle İslam hukukuna katkısı, bu çeşitliliğin tarihsel örnekleridir.

Dolayısıyla İslam’da kadının görevi insan olma sorumluluğudur: adalet, bilgi, merhamet ve dengeyi temsil etmek.

---

9. Tartışmaya Davet

Sizce İslam’ın kadına yüklediği görev modern dünyada nasıl yorumlanmalı?

Kültürel alışkanlıklarla dinî ilkeleri nasıl ayırt edebiliriz?

Ve daha da önemlisi, bugün kadının “görev”i yerine “özgün katkısı”nı konuşma zamanı gelmedi mi?

> Belki de kadının İslam’daki en büyük görevi, insanlığın vicdanını hatırlatmaktır — sessiz ama dönüştürücü bir güçle.