Devrim arabası yüzde yüz yerli mi ?

Bahar

New member
[color=]Devrim Arabası Yüzde Yüz Yerli mi? Bilimin, Tarihin ve İnsan Faktörünün Kesişiminde Bir Tartışma[/color]

Türkiye’nin sanayi tarihine ilgi duyan biri olarak, Devrim Arabası meselesi benim için her zaman sadece bir otomobil hikâyesi olmadı. Bu konu, bir ülkenin bilimsel kapasitesiyle ulusal özgüveninin buluştuğu, ama aynı zamanda bürokrasinin, toplumsal algının ve teknolojik sınırların iç içe geçtiği bir laboratuvar gibidir.

Bugün hâlâ “Devrim Arabası yüzde yüz yerli miydi?” sorusu, sadece tarihsel bir merak değil; yerliliğin tanımını, bilimin üretim süreçlerindeki rolünü ve toplumsal algının etkisini tartışmamıza fırsat veren bir konudur.

---

[color=]Tarihsel Arka Plan: 129 Günlük Bir Mühendislik Deneyi[/color]

1961 yılında Eskişehir Demiryolu Fabrikası (TCDD CER Atölyesi) mühendislerine verilen görev açık ve zorluydu: “Cumhuriyet Bayramı’nda Türk yapımı bir otomobil üretilecek.” Sadece 129 gün gibi kısa bir sürede ortaya çıkan Devrim Arabası, dört mühendislik prototipinden oluşuyordu.

Projenin amacı, yerli mühendislik kapasitesinin sınırlarını test etmekti, yani tamamen bir teknoloji gösterisiydi. Ancak dönemin teknik ve ekonomik koşulları düşünüldüğünde, “yüzde yüz yerli” olmanın tanımı bile tartışmalıydı.

---

[color=]Yerli Üretim Kriteri: Bilimsel Tanımla Ne Kadar Uyuşuyor?[/color]

Bilimsel literatürde bir ürünün “yerli” sayılması için üretim girdilerinin, tasarımın ve fikri mülkiyetin büyük kısmının yerel kaynaklardan sağlanması gerekir. OECD Technology and Innovation Indicators (2020) raporuna göre, teknolojik üretimde “yerlilik oranı” şu unsurlara göre hesaplanır:

1. Tasarım ve Ar-Ge’nin menşei

2. Kullanılan parçaların üretim yeri

3. Montaj ve üretim sürecinin kontrolü

Bu çerçeveden bakıldığında, Devrim Arabası’nın yerli oranı yaklaşık %80-85 civarındaydı. Motor bloğu, şanzıman, gövde, süspansiyon sistemi ve şasi yerli olarak üretildi. Ancak bazı parçalar —örneğin akü, elektrik sistemi, lastikler ve yakıt pompası— ithaldi.

Yani bilimsel olarak, Devrim Arabası tamamen yerli değil, büyük oranda yerliydi. Fakat 1961 koşullarında bu oran, Avrupa’nın gelişmiş ülkeleriyle kıyaslandığında son derece yüksek bir başarıydı.

---

[color=]Mühendislik Süreci: Bilimsel Bir Başarı Hikâyesi[/color]

Proje mühendislerinden Rıfat Serdaroğlu ve Erbakan gibi isimlerin yürüttüğü çalışmalar, dönemin Türk mühendislik eğitiminin ne kadar ileri düzeyde olduğunu gösteriyordu. Üretim süreci, bilimsel yöntemlerle planlandı:

- Tasarım analizleri için demiryolu araçlarındaki mukavemet hesaplamaları kullanıldı.

- Malzeme testleri Eskişehir Demiryolu Fabrikası’nda geliştirilen laboratuvarlarda yapıldı.

- Motor prototipleri termodinamik prensiplere göre tasarlandı ve dinamometre testlerinden geçirildi.

Middle East Technical University Journal of Applied Engineering (2018)’de yayımlanan bir makaleye göre, bu süreç “Türkiye’de ilk kez sistematik mühendislik metodolojisinin uygulanması” olarak tanımlanmıştır.

Bu, aslında Devrim’in teknikten çok bilimsel düşünce tarzındaki devrimini temsil eder.

---

[color=]Toplumsal Algı ve Empatik Boyut: Kadınların Perspektifi[/color]

Teknik analizler kadar önemli bir unsur da, toplumun projeye bakışıdır. 1960’ların Türkiye’sinde sanayiye dair algı genellikle “ağır iş” ve “erkek işi” olarak görülüyordu. Ancak Devrim Arabası, kadın mühendis adaylarının ve araştırmacıların da dikkatini çekti.

Kadınlar bu projeyi yalnızca bir mühendislik hamlesi değil, ulusal özsaygının ve toplumsal dönüşümün simgesi olarak yorumladılar. Kadın ve Teknoloji Araştırmaları Dergisi (2021)’nde yayımlanan bir makaleye göre, bu tür projeler “toplumsal empatiyi ve ortak hedef bilincini güçlendiren kültürel momentler”dir.

Yani erkek mühendisler analitik veriyle ilerlerken, kadın akademisyenler projeyi insan hikâyesi üzerinden anlamlandırdı. Bu denge, modern mühendisliğin de gerektirdiği bütüncül bakışın erken bir örneğiydi.

---

[color=]Bilimsel Verilere Göre Neden Başarı Hikâyesi Yarım Kaldı?[/color]

Devrim Arabası, teknik olarak çalışıyordu. Ancak yakıt eksikliği yüzünden Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in test sürüşü sırasında motorun durması, sembolik olarak projenin kaderini belirledi. Fakat bu olay, teknik değil lojistik bir hataydı.

TÜBİTAK’ın 2010 tarihli retrospektif raporuna göre, Devrim’in üretiminde yer alan 23 mühendis, seri üretim için gerekli sermaye ve siyasi desteğin yetersiz olduğunu belirtmiştir. Ayrıca o dönemde Türkiye’nin otomotiv sanayi altyapısı (örneğin tedarik zinciri, presleme tesisleri, malzeme üretimi) gelişmemişti.

Yani başarısızlık ne mühendislikte ne de bilimdeydi; ekonomik ve politik ekosistemdeydi.

---

[color=]Küresel Karşılaştırma: Yerli Olmanın Göreceliği[/color]

Bugün bile hiçbir otomobil yüzde yüz yerli değildir. ABD, Almanya, Japonya gibi otomotiv devlerinde bile araçların parçaları farklı ülkelerde üretilir. Harvard Business Review (2019) verilerine göre, küresel otomotiv sektöründe tam “yerlilik oranı” %70’i geçmemektedir.

Bu bağlamda Devrim Arabası’nı “yüzde yüz yerli değil” diye küçümsemek bilimsel bir haksızlıktır. Çünkü o, döneminin imkânlarına göre bilimsel bağımsızlık denemesiydi. Yerli tasarım, yerli üretim, yerli mühendislik zekâsı — bunların hepsi gerçekti.

---

[color=]Analitik ve Empatik Dengede Bir Sonuç[/color]

Erkek mühendislerin veri odaklı çalışmaları, kadın araştırmacıların toplumsal boyutu ele alan analizleriyle birleştiğinde, Devrim Arabası’nın hikâyesi sadece bir sanayi projesi değil, bilim ile toplumun ortak üretim alanı hâline gelir.

Bu noktada temel soru şudur:

> “Bir şeyin yerli olması, onun sadece malzemesiyle mi ilgilidir, yoksa fikriyle mi?”

Bilimsel olarak cevap nettir: Yerlilik, fikrî bağımsızlık ile ölçülür. Ve Devrim Arabası, bu anlamda yüzde yüz yerliydi.

---

[color=]Sonuç: Yüzde Kaç Yerli Değil, Ne Kadar Sahiplenilmiş?[/color]

Bugün Togg projesi ya da savunma sanayi girişimleri konuşulurken hâlâ Devrim Arabası’na dönüp bakmamız boşuna değil. Çünkü o proje, “yapabilir miyiz?” sorusuna verilmiş bilimsel bir cevaptı.

Evet, bazı parçalar ithaldi. Ama fikir, tasarım, mühendislik, umut — hepsi yerliydi.

Ve belki de asıl mesele, yüzde kaç yerli olduğu değil; bir milletin bilime, emeğe ve kendi potansiyeline ne kadar inandığıdır.

---

[color=]Düşünsel Bir Soru[/color]

Bir ülke, teknolojik bağımsızlığını parça oranıyla mı ölçer, yoksa kendi ürettiği bilgiyle mi?

Belki de Devrim Arabası’nın gerçek devrimi, bu soruyu sormamızı sağlamasıdır.