Kartal gece görür mü ?

Professional

Global Mod
Global Mod
Kartal Gece Görür mü? Sosyal Yapılar ve Görünmeyen Gerçeklikler Üzerine Bir Tartışma

Bir arkadaş ortamında “Kartal gece görür mü?” diye sormuştum. Herkes “tabii ki görür” dedi, çünkü kartalın keskin gözleri meşhurdur. Ama mesele kuşun biyolojisi değildi aslında — insanın toplumsal görüş gücüydü. Biz gerçekten “geceyi” görebiliyor muyuz? Yani, sistemin karanlıkta bıraktığı eşitsizlikleri, görünmeyen adaletsizlikleri fark edebiliyor muyuz?

Toplumsal Körlük: Görmek İstemediğimiz Eşitsizlikler

Toplumun en keskin gözlü bireyleri bile, kendi konfor alanlarında yaşarken bazen “geceyi” göremez. Bu gece, ırkçılığın, cinsiyetçiliğin ve sınıf ayrımının karanlığıdır. Sosyolog Pierre Bourdieu’nün belirttiği gibi, “görünmeyen yapılar” gündelik yaşamın doğal parçası haline gelir; o kadar içselleştirilir ki, adaletsizlik sıradanlaşır.

Bir kadın gece geç saatte eve dönerken adımlarını hızlandırır; bir erkek ise aynı yolda rahatça yürüyebilir. Bu fark “biyolojik” değil, “toplumsal” bir görme farkıdır. Kadının gözleri geceyi daha net görür çünkü karanlık onun için soyut değil, somuttur — potansiyel tehlike, baskı ve önyargıyla örülmüş bir somutluk.

Cinsiyetin Gözleri: Kadınların Görme Biçimleri

Toplumsal cinsiyet rolleri, kadınların “görüş alanını” daraltmakla kalmaz, aynı zamanda onların gördüklerini değersizleştirir. Feminist düşünür bell hooks’un dediği gibi, “kadınların deneyimleri sıklıkla özel alanın içine hapsedilmiştir, bu yüzden onların bilgisi kamusal alanda geçerli sayılmaz.” Kadınların “geceyi görme” yetisi, yani sistemdeki gölgeleri fark etme duyarlılığı, çoğu zaman romantize edilir ama dinlenmez.

Örneğin, ev içi emek konusuna bakalım. Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2024 verilerine göre, kadınların ücretsiz ev içi emek oranı erkeklerden yaklaşık üç kat fazladır. Bu, sadece zaman değil, aynı zamanda görünmez bir enerji sömürüsüdür. Kadınlar bu eşitsizliği “görür,” çünkü yaşarlar. Ancak bu görüş, erkek egemen yapılar tarafından sıklıkla “abartı” veya “duygusal tepki” olarak etiketlenir.

Erkeklerin Perspektifi: Çözüm Arayışı mı, Savunma Mekanizması mı?

Erkeklerin sosyal yapılar içindeki konumu, onlara bazı kör noktalar bırakır. Bu körlük çoğu zaman kötü niyetten değil, alışılmış ayrıcalıklardan doğar. Ancak günümüzde giderek artan bir grup erkek, bu yapıları sorgulamaya ve çözüm aramaya yöneliyor. Örneğin, “erkeklik çalışmaları” alanında yapılan araştırmalar, erkeklerin toksik masküliniteyi fark ettikçe ilişkilerinde, iş hayatında ve ebeveynlikte daha empatik roller üstlendiğini gösteriyor.

Bununla birlikte, bu dönüşümün samimi olabilmesi için erkeklerin yalnızca “kadınların sorunlarını çözmek” değil, “sistemin kendi içindeki adaletsizliğini anlamak” gibi bir sorumluluk da üstlenmesi gerekiyor. Çünkü çözüm odaklılık, bazen bir tür “kahramanlık” biçiminde tezahür ederek, mevcut gücü yeniden üretme riskini taşıyor. Gerçek değişim, “yardım etme” değil, “beraber görme” pratiğiyle mümkün.

Irk ve Sınıfın Gölgesinde Görmek: Çifte Karanlık

Toplumsal cinsiyetin yanı sıra ırk ve sınıf faktörleri de geceyi farklı gösterir. Bir kadının “geceyi görme” deneyimi, onun ten rengi, ekonomik durumu veya eğitim seviyesiyle iç içe geçer. Kimberlé Crenshaw’un “kesişimsellik” kavramı, tam da bu noktada devreye girer: bir kişinin kimliği, birden çok sistemin kesişiminde şekillenir.

Örneğin, düşük gelirli bir göçmen kadın için “gece”, sadece sokaktaki tehlike değil, iş yerindeki ayrımcılık, dil bariyeri, sosyal dışlanma ve sınırlı sağlık hizmeti demektir. Bu nedenle toplumsal adalet tartışmalarında “kadın” ya da “erkek” kategorilerini homojen kabul etmek, adaleti eksik kurmaktır.

Toplumsal Normlar ve Görünürlük Mücadelesi

Medya, moda ve eğitim sistemleri gibi kültürel araçlar, “kimin gördüğünü” ve “kimin görünmez olduğunu” belirler. Örneğin, popüler kültür kadınları ya idealize eder ya da mağdurlaştırır; ortasında insani, çok boyutlu bir temsile nadiren yer verir. Erkeklik de genellikle “güç” ya da “soğukkanlılık” üzerinden yüceltilir.

Bu temsiller, bireylerin kendi kimlikleriyle ilişki kurma biçimlerini şekillendirir. Genç kızlar başarıya ulaşsalar bile “fazla iddialı” olmakla suçlanabilir, erkekler ise duygularını ifade ettiklerinde “zayıf” olarak yaftalanabilir. Böylece toplumsal normlar, bireylerin kendi ışığını görmelerini engelleyen bir sis tabakası yaratır.

Görmek Yetmez, Anlamak Gerek: Empati ve Bilinçli Farkındalık

Toplumun daha adil bir hale gelmesi için yalnızca “farkında olmak” yetmez; o farkındalığı eyleme dönüştürmek gerekir. Empati, burada kilit rol oynar. Empati, sadece bir duygusal tepki değil, sosyal bir sorumluluktur. Kadınların deneyimlerini dinlemek, erkeklerin sorgulama cesareti göstermesi, ırk ve sınıf farklılıklarına duyarlılık geliştirmek — tüm bunlar “geceyi görmek” kadar, “görülmeyeni anlamak” anlamına gelir.

Bu noktada eğitim kurumları, medya ve sivil toplum kuruluşları da “kolektif görme yetisi” kazandırmada önemli bir rol üstlenebilir. Toplumsal dönüşüm, bireysel farkındalıkla başlar ama yapısal değişimle tamamlanır.

Forum Tartışması İçin Düşündürücü Sorular

- Sizce “toplumsal gece” kimler için daha karanlık, kimler için aydınlık?

- Erkeklerin çözüm arayışı bazen farkında olmadan patriyarkayı yeniden üretiyor olabilir mi?

- Kadınların “geceyi görme” deneyimi, sanat, edebiyat veya medya aracılığıyla nasıl görünür hale getirilebilir?

- Irk, sınıf ve cinsiyet kesişiminde “adalet” kavramını yeniden tanımlamak mümkün mü?

Sonuç: Kartalın Gözünden İnsanlığın Gece Görüşü

Kartal geceyi görebilir, çünkü doğası buna uygundur. İnsan ise geceyi görebilmek için kalbini, bilgisini ve önyargılarını aynı anda eğitmek zorundadır. Görmek bir yetenek değil, bir seçimdir. Toplumsal karanlıkları fark etmek, sadece mağdurların değil, ayrıcalıklıların da sorumluluğudur. Çünkü adalet, herkesin birlikte görmesiyle mümkün olur.

Kaynaklar:

- bell hooks, Feminism is for Everybody, 2000

- Pierre Bourdieu, La Domination Masculine, 1998

- Kimberlé Crenshaw, Mapping the Margins: Intersectionality, Identity Politics, and Violence against Women of Color, 1991

- TÜİK, “Zaman Kullanım Araştırması”, 2024

- Kişisel gözlemler ve sosyal medya tartışmaları (2023-2025 arası toplumsal farkındalık kampanyaları üzerine).