Önem vermek bir deyim mi ?

Professional

Global Mod
Global Mod
Önem Vermek: Bir Deyim mi, Yoksa Bir Yaşam Tarzı mı?

Merhaba arkadaşlar! Bugün çok ilginç bir soruyla karşınızdayım: **Önem vermek** bir deyim mi? Yoksa günlük yaşamımızda karşılaştığımız bir davranış biçimi mi? Hadi gelin, bunu biraz daha eğlenceli ve derin bir şekilde tartışalım. Bu yazının başında bir hikaye paylaşacağım, belki de hepimizin içinde bir yerlerde bildiği, duyduğu ve yaşadığı bir şey… Hikayede iki farklı bakış açısını da görmek mümkün olacak, erkeklerin daha stratejik ve çözüm odaklı yaklaşımını, kadınların ise daha empatik ve ilişki odaklı bakış açılarını da gözler önüne sereceğiz.

Hikaye Başlıyor: Ali ve Ayşe'nin Kısa Ama Anlamlı Duygusal Yolculuğu

Bir zamanlar, şehrin gürültüsünden uzak bir kasabada, Ali ve Ayşe adında iki arkadaş yaşardı. Ali, 30’larının başlarında, işlerinde oldukça başarılı bir mühendis, Ayşe ise sosyal hizmetlerde çalışan, insanlara yardım etmeyi çok seven ve insan ilişkilerinde oldukça hassas bir kadındı. İkisi de birbirlerinden farklı kişiliklerdi, ancak birbirlerine her zaman değer veriyor ve birbirlerinin görüşlerine saygı duyuyorlardı.

Bir gün, Ayşe, Ali’ye ciddi bir konu hakkında konuşmak istediğini söyledi. Ali, hemen dinlemeye hazır şekilde karşısına oturdu, çünkü arkadaşına değer veriyordu ve bir sorun varsa çözmek için her zaman hazır olmayı tercih ederdi. Ayşe, gülümseyerek konuşmaya başladı: “Ali, son zamanlarda bana en çok neyi ihmal ettiğimi düşündün?”

Ali bir an düşündü, sonra ciddiyetle şöyle dedi: “Sanırım iş yoğunluğundan dolayı kendine pek fazla zaman ayırmıyorsun, Ayşe. Bu da bazen seni biraz huzursuz yapıyor. Daha fazla dinlenmeli, kendini iyi hissetmelisin. Bence biraz rahatlayıp, kendinle baş başa zaman geçirebilirsin. Belki de haftada bir gün kendine özel bir şeyler yapmalısın.”

Ayşe bir süre sessiz kaldı, sonra derin bir nefes alarak, “Evet, haklısın Ali, ama ben burada sadece kendimi düşünmek istemiyorum. İnsanları önemsiyorum ve hep onların iyiliğini düşünüyorum. Bazen, çevremdekilerdeki o küçük mutsuzlukları görüp onları göz ardı edemiyorum. Bu yüzden de çok yoğun bir şekilde çalışıyorum. Ama belki de dediğin gibi, kendi sağlığım ve iç huzurum için bir şeyler yapmam gerekiyor.”

Ali, çözüm odaklı yaklaşımıyla durumu hemen analiz etti. “Ayşe, senin gibi birinin çevresine sürekli yardım etmesi çok değerli. Ama unutma, eğer kendini ihmal edersen, başkalarına nasıl yardım edebilirsin? Bazen, sadece başkalarına odaklanmak değil, önce kendine de biraz vakit ayırman önemli.”

Ayşe, bu öneriyi hemen kabul etti. Ancak bir sorusu vardı: “Peki, Ali, biz gerçekten birbirimize ‘önem veriyor’ muyuz? Gerçekten, birine önem vermek ne anlama gelir? Bazen kelimeler boş geliyor, değil mi?”

Ali, bu soruyu biraz düşündü. “Bence, önem vermek, sadece başkalarını mutlu etmeye çalışmak değil. Kişinin kendine değer vermesi, ihtiyaçlarını anlaması ve onları karşılamaya çalışması da bir tür önem verme şeklidir. Bunu dışarıya göstermek de önemli. Ama bazen, basitçe, sadece dinlemek de önemli. Bu, başkalarına önem vermek anlamına gelir.”

Ayşe, bu düşünceleri düşündü ve gülümseyerek şöyle dedi: “Evet, belki de önemli olan, başkalarına duyduğumuz ilgiyi kendi içsel ihtiyaçlarımızla dengelemektir.”

Erkeklerin Stratejik Bakışı: Hızlı Çözümler ve Net Adımlar

Ali'nin bakış açısı, oldukça çözüm odaklıydı. O, hayatı daha çok **strateji** ve **adım adım çözüm** mantığıyla ele alıyordu. Zihninde her şey bir problem ve çözüm ikiliği olarak şekilleniyordu. Kendisini çözüm sunabilen, rahatlatıcı bir figür olarak görüyordu. Ayşe'nin sorunlarını hızlıca analiz edip önerilerde bulunmak, onun kişisel başarısını artıran bir şeydi. Ali'nin bakış açısı, onun iş dünyasındaki başarılarının arkasındaki temel itici güçtü.

Ali için “önem vermek”, genellikle **başka birinin sorununu çözmek** anlamına geliyordu. Birine değer vermek, o kişinin işlerini kolaylaştırmak, onun stresini almak demekti. Ali'nin bakış açısında, başkalarına yardım etmek çok anlamlıydı; ancak bunu yaparken kişisel sınırlarını ihmal etmemek gerektiğini de düşünüyor, bu yüzden Ayşe'yi her zaman **çözüm odaklı** bir yaklaşım sunarak destekliyordu.

Kadınların Perspektifi: İlişkilerde Derinlemesine Empati

Ayşe ise olayları farklı bir bakış açısıyla ele alıyordu. O, birine **önem vermek** kavramını daha çok **empati** ve **ilişkisel anlayış** üzerinden değerlendiriyordu. Ayşe için "önem vermek", birinin duygusal ihtiyaçlarına kulak vermek, onu hissetmek, anlamak ve desteklemekti. Birinin yalnız hissettiği zaman ona eşlik etmek, en zor zamanlarında yanında olmak, en basit haliyle bile sadece dinlemek.

Ayşe, Ali'nin çözüm önerilerini takdir etse de, bazen sadece birinin yanında olmak ve onunla derinlemesine **duygusal bağ kurmak** gerektiğine inanıyordu. Onun için, gerçek anlamda birine önem vermek, sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal olarak da o kişinin yanında olmaktı. Ayşe'nin bakış açısında, her şeyin bir çözümü olmasa da, bazen yalnızca **dinlemek** bile kişinin ihtiyacı olabiliyordu.

Önem Vermek: Bir Deyim mi, Bir Yaşam Tarzı mı?

Peki, “önem vermek” bir deyim mi, yoksa sadece cümlelerde geçen bir kavram mı? Ali ve Ayşe'nin hikayesinden de anlayacağımız üzere, **önem vermek** aslında hayatımızdaki en değerli davranış biçimlerinden birine dönüşmüş durumda. Ama bu önemli davranış, herkesin yaklaşımına göre farklı şekillerde yansıyor.

Bu noktada şunu sormak isterim: Sizce **önem vermek**, sadece başkalarının duygusal ihtiyaçlarına yanıt vermek midir, yoksa insanın kendi sağlığına ve huzuruna da özen göstermesi gereken bir şey midir?

Siz de bu konuda ne düşünüyorsunuz? Erkekler mi yoksa kadınlar mı daha çok önem vermek için çözüme yönelik adımlar atar? Fikirlerinizi duymak için sabırsızlanıyorum!